Amanın...! Bana Bir Şeyler Oluyor!

Geçenlerde taa annemle babamın evlendikleri zamandan kalma, yani yaklaşık 24 yıllık koltuğumuz kırıldı. Annem atmaya niyetlenmişti ama ben bir kahraman edasıyla kendimi ortaya atarak, koltuğu tamir edebileceğimi öne sürdüm.  
 Zaten babam vefat ettiğinden beri evdeki her türlü ufak çaplı tamir işlerini ben yapıyordum. Bunu da halledebilirim diye düşündüm ve çekiç, kerpeten, pense, tornavida takımım, bir miktarda çiviyi alarak işe koyuldum. 

 Öncelikle koltuğu ters çevirip, artık içine çökmüş olan baza gibi kullanılan kısmını düzelttim. Ne kadar çivi çaktığımı ben bile bilmiyorum. Bunu hallettikten sonra asıl kırılan yeri üç çivi marifetiyle birbirine tutturdum. Sağlam olsun diye de yine koltuğu ters çevirip alt kısmına, boylu boyunca çıta çaktım. Oldukça sağlam olmuşa benziyordu.
 
 Artık işimin bittiğini düşünüp koltuğu ters çevirmek için hamle yaptım ve ne olduysa o anda oldu. Koca koltuğu çevirirken elimden kaçırdım ve büyük bir hızla ayağımın üzerine düşürdüm. 

 Koltuk ayağımın üzerine düşmekle kalmayıp bir de sıyırarak düşmüştü. Ayağımı koltuğun altında kurtardığımda önce sadece bir morluk ve sıyrık gördüm. Hemen yıkamak istedim. Banyoda ayağımı yıkadım ve bu seferde kanamaya başladığını fark ettim.

 Tabi bu durumda kan tutan birisi olarak yapacak fazla bir şeyim kalmamıştı. Bana en uygun olan şeyi yaptım ve salona kadar kendimi zor atarak, anneme "Bana su ver, gidiyorum" diyerek kendimi yere bıraktım. 

 Annem, garibim elinde bir şişe su ve iki üç tane küp şekerle yanıma koştu hemen. Annem beni kan tuttuğunu bildiğinden ne zaman böyle bir şey olsa hemen küp şekeri hazır eder. :) Bir küp şeker, bir yudum su derken biraz topladım kendimi ama yine de başım dönmeye devam ediyor, midem bulanıyor ve gözlerim buğulu görüyordu. Ellerimin titremesinden suyu içemeyince annem su içirdi. Kendimi çok çaresiz hissediyordum lan günlük. 
 
 20 dakika kadar uzandım olduğum yerde. Sonra bir kahraman edasıyla tekrar ayağa kalktım, annemin bütün itirazlarına rağmen. Mutfağa gittim. Biraz daha su içtim. Ayağımın üzerine düşen koltuğa, "sana yardım eden, hayatını kurtaran birine bu yapılır mı lan!" der gibi baktım uzun uzun. Sonra yine bir baş dönmesi, göz kararması, kendimi tekrar yerde buldum. Ulan yarım saat içindeki ikinci fenalık geçirişimdi bu. Annem tekrar önce küp şeker sonra su içirdi. Sonra en iyisi senin tansiyonuna bakalım dedi ve içerden tansiyon aletini getirdi. Allahtan zamanında nasıl kullanacağını ona öğretmişim yoksa hayatta kendim ölçemezdi, kolumu kıpırdatacak halim yoktu. 

 Annem tansiyonuma baktı ve büyüğün 13 küçüğün de 5 olduğunu söyledi. Küçük tansiyonum baya düşmüştü. Ben en iyisi sana biraz tuz vereyim o dengeler dedi ve bir miktar tuz tüketimi yaptım bu seferde. 

 Daha sonra uzandığım yerde uyuyup kalmışım. İki saat sonra uyandığımda kendimi biraz daha toplamış gibi hissediyordum. Dünden beri kendime kızıp duruyorum. Ulan insanı kan tutarda bu kadar mı tutar be kardeşim. Demek ki yalnız başıma ciddi bir yaralanma geçirsem, kendimi kurtaramayacağım bu baygınlık geçirme huyum yüzünden...

 Benim bu psikolojik durumdan kendimi kurtarmam lazım. Olmaz bu böyle. Gerçi ne zaman böyle olsam, kendi kendime telkinde bulunup "Yok lan ciddi bir şey, ufak bir sıyrık, acımıyor zaten, hiç bir şeyim yok, aslanım, kaplanım" gibi içimden konuşsam da, sonum hep yere yığılmak oluyor, ayaklarım tutmuyor, gözlerim kararıyor, başım dönüyor, midem bulanıyor,ellerim titriyor... Sanki bütün vücudum bana karşı ayaklanıyor.

 Neyse bu badireyi de böylece atlattık. Baygınlık geçirmekle yetindim sadece. :) Tabi bunda annemin insan üstü çabalarını da yabana atmamak lazım. 

 Kendinize iyi bakın, ayılıp bayılmayın efendim. Sizlerde benim gibi evde tamirat işleri yapıyorsanız, iki kere dikkatli olun... :) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Dünyası Müzikleri

Böbreğime Kum Doldu Atmaya Kürek Gerek!

Linux Terminalinde Eğlenceli Sürpriz Yumurtalar