Sakarya Üniversitesi Kayıt Maceram

Geçenlerde üni kaydına gittik babamla beraber. 31 ağustosta sakaryada olmamız lazımdı 30 ağustos gecesi saat 23:58de otobüse bindik (şaka değil bu ciddi ciddi biletimizde 23:58 yazıyordu 00:00 değil : ))... Ama dakik bi firmaymış biz babamla en az yarım saat önce gelir bizim peronda bekler diyoruz hatta geç kaldı acaba bir terslik mi var diyoruz ki 23:55 gibi geldi apar topar bindirdi bizi 23:58de çıktık yola : ) taktir ediyorum Sakarya VİB’i :D
Yolculuk ayrı bi şamataydı babamın da benim de hayatta izlemeyecğimiz saçma salak yarışma programları açtılar otobüsün televizyonunda : ) oturduk izledik ne yapalım... elemanın birine solucan yediriyolardı mesela. Arkamdaki koltuktaki yine üni kaydına giden eleman da oh ne güzel protein gibisinden iğrenç yorumlar yapıyordu :) bu arada yine o elemandan öğrendim piranaların(doğru mu yazdım bilmiyorum) metabolizmaları çook hızlıymış…


Otogarda otobüsümüzü beklerken birer döner ekmek yiyelim demiştik babamla, yemiştik 9 lira demişti adam içimize oturmuştu : ) otobüste acısını çıkartacaktık! Kendimize güveniyorduk, yapabilirdik!!! Hiç uyumayarak yapılan tüm ikramlardan faydalandık ve az çok masrafımızı kapattık : ) umarım muavin bizi duymamıştır. Çünkü muavin dolaşıyo yolcular arasında uyanık olanlara kahve çay zart zurt ister misiniz falan diyo. Biz isteriz isterizzz diyoruz, eleman gidince “oo 2 lira da buradan kurtardık çak ulan”moduna giriyoruz :D ve o iki insanın birer avuç içini birbirininkine vurarak yaptığı şeyi utanmayıp sıkılmayıp yapıyoruz : )

Gece 3 gibi susurlukta mola verildi, bir sonraki dinlenme tesisinde mola vereceğiz falan deselerdi herhalde arkamızdaki adam oraya işerdi : ) sürekli ne zaman ihtiyaç molası vericez diye soruyordu zaar. Susurluk güzel yermiş, yani o dinlenme tesisi… gece 3 dersin sessiz sakin olur dersin yok arkadaş cıvıl cıvıldı. Çay ister misin abi sorusuna bir dakikada 3 kez maruz kaldık :) parası neyse verdik işedik : ) sonra ordaki teyzelerin yaptığı bazlamalardan aldık birer tane yanına bir susurluk ayranı(off neydi o yaa)…

Yolculuğumuzun devamı “neredeyiz acaba haydi tahmin edelim” şeklinde devam etti. Ve en nihayetinde sabah 06:30 gibiydi sanırsam indik Sakarya otogarına… Oradan üniversiteye dolmuşlar kalkıyordu.. Hem de beleş!! Bindik tabii ki : ) Baya yüksek bir yerdeydi EsenTEPE(!) Kampüsü. Otobüsle çıkarken sürekli ölçtüm biçtim, yürümeyi seven bir insanım acaba ben burayı yürüyerek çıkabilir miyim diye.. yok arkadaş mümkün değil : ) Her şeyi geçtim, yorulmayı, yokuşu falan geçtim kurtlar kuşlar yer beni yolda. Neyse efendim geldik üniversiteye, böyle bi insanlar bi kalabalık falan.. bildiğim daha doğrusu duyduğum kadarıyla mühendislik fakültelerinde çok fazla kız olmaz. O gün yalnızca mühendislik kazanan öğrencilerin kayıt günüydü ve etraf taş gibi kız kaynıyordu : ) eğer dedim kendi kendime mühendislik böyleyse gerisi nasıldır kim bilir hadi yine iyisin =)

Kocaman kocaman kayıt yazan yere gittik orada kayıt sırası alıcaz falan, 337. sıra gelmişti yanlış hatırlamıyorsam. Bir üzüldük bir üzüldük bize gelmez sıra diye. Çok çabuk geldi ama acemiyiz tabi nereden bileceğiz… Banka kuyruğuna girdik sonra, orada bir şey dikkatimi çekti. Ben liseye başlarken minnacık bir adamdım, benden daha kısa kız bulmak bile zordu vardı da birkaç tane :) ama o gün o sırada benim gibi mühendis adayı diğer insanlarla yan yana durunca vay be dedim kocaman olmuşum hee : ) Bankaya paramızı yatırıp kısa bir hüzün yaşadıktan sonra kayıt bürosuna yakın bir yerlere gittik. 0-50 arasını çağırdılar sonra 50-100 arasını sonra 100-150 öyle yani : ) Ama ben tabii ki 300-350 arası çağırıldığında gittim! Biliyoruz biz bu işleri hemen kaparız yani 337 ya hani 300-350 arası oluyor bizden kaçar mı : ) Girdim kayıt bürosuna birkaç kat çıktık saymadım o kadarını, sonra bilgisayar mühendisliği masasını buldum(şu anda kendi reklamımı yapıyorum) belgeleri teslim ettim adama öğrenci kimlik kartımı verdi lise fotoğrafı var üstünde böyle ceket borda kravat falan :) suratımda her vesikalığımda ön tanımlı olarak gelen ifade… Öğrenci belgemi de aldım indim aşağıya. Babamı buldum, yürüye yürüye kampüsten dışarı çıktık iğrenç bi muhabbet dönüyordu.

Kampus dışında bizim gibi kekleri bekleyen 40 tane çadır vardı özel yurtlara ait… Biz dördüncüde karar kıldık tamamdır bu haydi gidip görelim( ki bunun anlamı haydi gidip kaydını yapalım 8aylık sözleşmeyi bir yerinize sokup kelebeklerle dans edelim) dedik.
Geri dönüşte otogardaki yaşlı hipne bizi bursa üzerinden aktarmalı gönderirse daha çabuk İzmir’e varabileceğimizi söyleyip apar topar kalkmak üzere olan bursa arabasına bindirdi. Sonuç itibariyle gelişimizden daha uzun sürdü dönüşümüz :S
Böyle yani.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Dünyası Müzikleri

Böbreğime Kum Doldu Atmaya Kürek Gerek!

Linux Terminalinde Eğlenceli Sürpriz Yumurtalar